1 Ekim 2021 Cuma

İz bırakmak

 Merhaba.

Öyle bi içimden geldi, girip baktım buraya ne varmış diye. Size hep bi sıfatla hitap etmişim, bugün yapamadım. Bilemedim çünkü ne diyeceğimi. Uzun zaman olmuş baya. 

Yazılardan birinde şey demişim "ben bu hayatı çok seviyorum." 

Yıllar geçtikçe çok değişirim sanmıştım. Azıcık değişmişim, çok az. Duygularım düşüncelerim genellikle aynı kalmış. Hala aynı bokun laciverti olmaya devam. Ha aklınız kalmasın, hayatım da pek değişmemiş. Kaygılarım, krizlerim hala dimdik duruyor. Şu hayatta gördüğünüz en dik şey artık bu. Öbür dik şeyleri çıkarın aklınızdan hemen. 

Yazılarda hep şey demişim "hala kilo veremedim."

O kiloları verdim. Son zamanlarda birazcık aldım tabi. Yazmadığım o uzunca yıllarda birçok değişiklik oldu kaygılarım hariç. İnanır mısınız, o kadar yazmışım yazmışım; şişmansever bi koca buldum kendime. Kocam bunları okur mu bilmiyorum ama birkaç kilo almış olmak beni hayliyle üzüyor. Aklıma hep inanılmaz yalnız ve bitik olduğum yıllarım geliyor. Bu rahatsızlığımda şeyin de payı vardır illa ki "ayyy o kilolu halin neydi öyle yaaa" benzeri cümleler. Evet ben de eski fotoğraflarıma bakınca şimdiki gibi beğenmiyorum ama bu tarz cümleler duyunca çok kırılıyorum. Şişko çitmiyle şimdi ki çitmi aynı kişi. O zaman nasıl kırılgansam hala öyleyim. Onca yıl bana yalan söylenmiş gibi geliyor bu cümleleri duyduğumda. Bu da haliyle kırıyor birazcık. 

Neyse, kilo bu verilir. Şimdi yine etine dolgun biriyim. Covid geçirdikten sonra vücudum bi türlü toplanamadı. İdeal kiloya yine ulaşmıştım, ayağımda geçmeyen bi ağrı vardı. En son baktım her gün daha da ağrıyor, niye ağrıdığını bulmaya çalıştık doktorlarla. O hastane senin bu hastane benim, bir sürü testten sonra öğrendik ki romatizmam varmış. Spondiloartrit diye bi romatizmal hastalık. Asla geçmeyecek. Yıllar geçtikçe o da ilerleyecek. Üstelik hayatımın başlarındayım, yarım bir hayat yaşadım şimdiye kadar. Belli ki yorulacağım varmış, napalım. Velhasıl, romatizma için ilaç kullanmaya başlayınca bir ayda sekiz kilo aldım. Şu an ideal kilomdan sekiz kilo fazlayım belki on, bilemiyorum. Şimdilik alışamadım bu halime. Alışırım sanırım. Şimdilik ilaçları bırakmaya cesaret edemiyorum, hastalığı kabullenmiş de sayılmam aslına bakarsanız. Beybim olduğu zaman bir elimde beybimi diğerinde poşet taşıyabileyim diye kilo verip kick boks yapmaya başlamıştım. Kahverengi kuşağa kadar bile geldim. Sonra pandemi oldu salon kapandı, o oldu bu oldu derken şimdiki halime geldim. Bunlar da geçer. 

Size en son yazdığımda mezun olmaya çalışıyordum, şimdi de mezun olmaya çalışıyorum. O zamanlar lisanstan mezun olmaya çalışıyordum, şimdi yüksek lisanstan. Bir sonraki yazımı doktoradan mezun olmaya çalışırken yazarım muhtemelen. Umarım ki yıllardır üzerimde yük gibi olan, gittikçe ağırlaşan kaygılarımdan kurtulmuş olarak yazarım size. 

Bir yazımda size diğerlerinden bahsetmişim. Nemo filan var içinde. Biraz klişe oldu ama küçük kara balık olmaktan vazgeçemedim. Şimdi önümde yeni bir dönem var. Umuyorum ki dereleri aşıyorum, nehirleri arkamda bırakıyorum. Çok duygusalım şu an ya. Geriye dönüp bakınca bi değişik oldum. Arkadaşlarım değişti, hayattan beklentilerim değişmedi. Sevdiğim şeyler değişti, sevmediğim şeyler değişmedi. Hatta üstüne daha fazlaları eklendi. Param gün geçtikçe azaldı ama hangimizin azalmadı ki. Puding zammından size bahsederken bugün puding çoğu insan için lüks haline geldi. Çok çok daha zamlandı. Manitamla evlencez, ama nasıl evlencez bilmiyoz. Ama ben biliyorum, güzel bi evim olacak onunla birlikte. 

Aklıma geldikçe yeni paragrafa geçiyorum. Kendimle konuşuyor gibiyim şu an. Bir yazıda "artık eskisi kadar komik değilim." demişim. Şu an o zamandan bile daha az komiğim. Komikliğim için yazmışım ki "başıma gelen yarrak kürek olayları gülerek anlatıyorum millet bana bakıyor gülmeme gülüyor." Şimdilerde başıma gelen olayları da anlatmadığım için gülünecek bi şey olmuyor. Sessizlik çöktü üstüme uzun zaman önce. Canım konuşmak istemiyor. Yorum yapmak istemiyor. Kendimi kapana mı kıstırdım nedir, sana ne ve bana ne kalıplarını çok benimsedim sanırım. İnsanlar gitgide garipleşmeye başladı. Belki bu yüzden sessizleştim. Kendi başıma gelenleri anlatınca kullanırlarmış gibi geliyor artık. Genizime mısır kaçma anısını bana karşı nasıl kullanırlar diye düşünmüyorum tabi ki, ama genizime mısır kaçmıyor artık. Ya da kaçınca eğlenmiyorum. Korkuyorum ölür müyüm filan diye. Görüyorsunuz ki yıllar geçtikçe artık yarrak yarrak şeyler de kaygı olmaya başlamış bünyemde. Önceden ofansif mizah yapardım, şimdi o da yok. Twitter okulunda eğitildik. 

"Her şey dilde başlar."

"Bana ne demeyi öğrenin."

"Kadın dediğin şöyle böyledir." 

Gibi aklıma gelmeyen nice şeyler. Ne söylesek ucu birine dokunuyor, başın belaya giriyor. İnsanlardan oldukça sıkıldım. Hala daha bu ülke insanından nefret ediyorum. Binlerce sıkıntı, sıkıntılı insan. Mesela et seviyorsun ama yiyecek paran yok, insanlar sana kızıyor et sevdiğin için. Durduk yerde. 

Sikiyim hepinizi. 

Uzun zamandan sonra oturup bir şeyler yazmak çok zorladı beni. Baya paslanmışım. Umarım üzerimdeki pası atarım. Yıllar sonra okuması çok zevkli oluyormuş. İz bırakmaya devam edeyim uzayda. 

Herkesin en büyük gayesinin dünyaya iz bırakmak olması ne garip. 

by.

24 Şubat 2018 Cumartesi

Hayaller ve diğerleri

Bugün size kaynanasısevenler diye seslenecek kadar neşeli değilim.
Bayağıdır neşeli değilim aslında. Bugün size hayallerden ve diğerlerinden bahsedeceğim. Diğerleri şey işte; sen, ben, annelerimiz, babalarımız, kardeşlerimiz ve belki arkadaşlarımız. Aslında tam olarak hayallerini yaşayanlar ve diğerleri. Asla kıskanmıyorum, benimki merak sadece. Çünkü diğerlerinde durumlar biraz karışık. Evrenin önüne getirdiği şeyler -önceden çok mu yedik içtik kıymet bilmedik- bedel ödetiyor. Genelde yani, diğerleri için. Neyin diyeti bu? Evet şu an isyan ediyorum. Ben ne yaptım? Ya da o ne yaptı? Diğerleri olarak; ne yaptık? Hayallerimizden bizi mahrum bırakacak nasıl bi şey yaşadık ki diyetini diğeri olarak ödüyoruz?
Kendi adıma konuşayım. Ben hiçbir şey yapmadım. Biri gelsin desin bana. "Sen benim hayatımı siktin" Gerçekten yaptıysam öyle bi şey "tamam" deyip geçeceğim yani. Ya ben kimin üzüntüsüne sevindim? Kimin korkularını yüzüne vurdum; kimin acılarına gülüp üzerine bastım geçtim? Hanginizi dinlemedim ya da hanginizi anlamadım?
Bencillik yaptığım birkaç kez oldu sadece. Nefes alamıyordum artık, yapmak zorundaydım. Hiç kolay olmadı. Yine tam bi nefes alamadım. Sadece ben alamadım ama. Herkes hayallerini yaşadı -diğerleri hariç- Ucundan bile olsa hayalini yaşayan insanlar gelip bana bir şeyler zırvalayınca tükürmek istiyorum hepsine. Benim diğeri olmam sizin suçunuz değil, benim de suçum değil. Kıymet bilmiyorsanız, hayallerinizi hak etmiyorsunuz. Bu yüzden tükürmek istiyorum.
Tabi ki benim de küçücük hayallerim gerçek olsa ben de daha fazlasını isterim. Benim bahsettiğim şey elinde olana bok atmaları. Elinde pembe oyuncağı var, diyor ki "ama ben yeşilini de istiyorum." Sonra "tamam" diyor evren ona. Dönüp diyor ki "ama daha büyüğü olsun" ANANIN AMI OLSUN ANANIN AMI.
Hayal kurarken o kadar çok susuyorsun ki, denizlerde boğuluyorsun. Hayalin seni batırıyor, susuzluktan ölüyorsun denizin içinde. Böyle böyle yavaş yavaş denize açılmamayı öğretiyorlar. Diyorlar ki "bak burada çeşme var." "tamam" diyorsun, "çeşme de olur, su en azından" Hayat seni bir Pollyanna'ya çeviriyor. Pollyanna doğmuyorsun yani. Pollyanna'yı bu hale getiren, diğerlerinden biri olan babası zaten. Yazık adam ne yapsın, o kadar çok boğulmuş ki, nefesini kızına verip ona denizlere bakmayı ama çeşmeden mutlu olmayı öğretmiş. İyi ki öğretmiş. Pollyanna reyis olmasa diğeri olmak daha da zorlaşırdı. "Götümüzü siktiler ama ölmedik ahahah" kıvamına geliyorsun. Part part bunlar böyle, sırayla atlıyorsun. Herbir evre diğerinden daha eğlenceli, daha zevkli. Zaten amına koyayım hayal kurmayı bıraktığında ölmüş oluyorsun. Diğeri de olsan hep bir umudun oluyor. Salaksın çünkü. Amına koyduğumun primatı. Vazgeçmiyorsun bir gün denize açılabilme ihtimalinden. Ya böyle yavşaklık yaparak, ya çok çalışarak bir şekilde o denize ulaşmayı hedefliyorsun. Diğeri olmanın en ileri evrelerinde günübirlikçi olup sadece "ayağımı sokayım yeter" diyebiliyorsun. Anacım o denize Nemo falan gidebiliyor. Filmlerde oluyor yani. Olay yine işçisin sen işçi kal'a döndü ama olsundu, ne yapayım. Hayalleri parayla satın alabiliyorsun.
Neyse işte, sayın diğerleri.Umarım hepiniz çapınızın farkındasınızdır ve umarım Nemo gibi, bir dişçinin muayenehanesinde küçük bir akvaryumda Pollyanna evresinden çıkamamış bir grup diğeriyle beraber yaşamıyorsunuzdur. Gerçek hayat bu çünkü.

5 Aralık 2017 Salı

Bok

İyi geceler sayın kaynanasısevenler.
Dün gece burası aklıma geldi. Bakmak için biraz geç kaldım. Uyumam lazım ama kendimi alıkoyamadım. Size hala aynı sesleniyorum. En son 6 Ekim 2016 diyor yazdığım yazının tarihinde. Ne kadar çok geçmiş üstünden. Bu 1 yıl 2 aylık süre içinde çocuk doğurmuş olsam, şimdiye anne diyordu. Çocuk yapmasam da biraz bi'şeyler yaptım tabi. Hemen yanlış anlayın tamam mı?
Artık sanmıyorum ki insanlar beni mutfaklarında ya da ofislerinde okusunlar. Geçti artık. İneklediğimden midir nedendir bilmiyorum ama dal daşak muhabbetleri artık yapamıyorum. Eskisi kadar komik olduğumu da düşünmüyorum. Komikliğimde ne biliyor musunuz? Başımdan geçen sikik sokuk şeyleri küfürlü küfürlü anlatıp eşek gibi gülüyodum, millet de öyle bana bakıp gülüyodu. Komiklik dediğim bu. Başımdan uzun zamandır sikik sokuk şeyler geçmiyor. Ne bileyim önceden genizime mısır kaçardı, günlerce genizimde kalırdı, millete malzeme çıkardı, taşağını yapar gülerdik.
E şimdi? Amına kodumun evinde başıma iş gelecek bir yer yok ki. Okulun yakınında küççük bir ev tuttum kendime, okuldan çıktığım gibi evime gelip ayaklarımı uzatıyorum. Aradan böyle biraz zaman geçiyor; yemek yapıyorum. Dizi izlerken yemeğimi yiyorum, komşuya gidip kahve içiyorum ve eve gelip bir şeyler okuyup uyuyorum.
Her gece uyumadan önce biraz Pollyanna okuyorum. Aq kızı bana ne kadar çok benziyormuş meğersem. Şimdilik hala bana benziyor, sonrasında ne olur bilemem.
Onun dışında yine, her zaman olduğu gibi kimlik bunalımındayım. Acaba benden ne bok olacak diye düşünmekten uyuyamıyorum, eskisi gibi. Yetiş ey psikolog!
Ay size psikolog anımı anlatim mi?
-PSİKOLOG ANIM GENİŞ ÖZET-
Psikologa gittim, kadına diyorum ki "ben salağım sanırım" kadın bana döndü dedi ki "evet Çitminazcım ben de öyle düşünüyorum, sen zeki biri değilsin" dedi. Sonra ben "ya siz bana nasıl böyle bi şey söyleyebilirsiniz? Ben oldukça zeki biriyim" dedim. Sonra kadın bana ufak bi gülümsedi. SON.
Ben formumu kaybetmiş durayım, bu yazıda burada dursun. Yavaş yavaş toplarlarım kendimi diye düşünüyorum. Azıcık asosyalim şu aralar. Mezun olmaya çalışmak, insanı at yarrağına konmuş sinekler görseline çeviriyor. Heh, o görselde atın kuyruğundaki boklar var ya; o benim.

6 Ekim 2016 Perşembe

Boşluk

Yenilmiyorum ulan.
Her sike inat yenilmeyeceğim. Hani dün demiştim ya, korkuyorum diye. Her korktuğumda güzel anılarıma bakacağım. Güzel insanlara özlediğimi söyleyeceğim. Yanımda kim varsa ona sarılacağım.
Yıkılmayacağım. Yıkamayacaklar.
Gerekirse mahkeme kararıyla yıkımı durdururum, ama yıkılmayacağım. Asla.
Çok güzel insanlar tanıyorum, çok güzel şeyler var. Hala var. Eğer güzel insanlarsanız sizlerle de paylaşırım.
Ne kıymet bilmez bir şımarıkmışım. Bardağın boş tarafından hayata bakıp hayatımı sikmişim. Bakmıyorum ulan, bizi bir damla su kurtaracak. İnanıyorum.
Keşke demekten belki vazgeçmem, ama o keşkelere "ama" ekleyeceğim.
Yenemeyeceksiniz.
O boşluğa bir daha düşmeyeceğim, asla!
Arada sırada çağırıyor beni tatlı tatlı, kanmıyorum artık. Bazen çok tatlı ısrar ediyor, aldanır gibi oluyorum. Sonra bi şarkı açıp anılarıma bakıyorum. Gelmeyeceğim ulan yanına. Bitireceğim oğlum seni. Sike sike biteceksin. Hayallerim seni bitirecek. Bardaktaki bir damla su boğacak seni, o bir damla söndürecek ateşini.
Başaracağım, görürsün.
Hani kocamansın ya, hani kocaman, karanlık bir boşluksun ya, sonradan anı olacaksın bana. Sana uzaktan bakıp, mutlu bir şarkı açacağım. Bir sigara yakacağım bitmişliğine keyifli keyifli. Can çekişen çığlıklarını hatırlayıp, kahkahamla bastıracağım sesini.
Seviyorum ulan bu hayatı.

4 Ekim 2016 Salı

Korkmak

Yalnız başıma yaşamaktan çok sıkılıyorum. Yalnız başıma derken, ruhen diyorum işte.
"Lonely"
Bir çoğunuz gibi, beni de anlatan tek kelime bu herhalde. Ruhum o kadar yalnız ki, köpek gibi paylaşmak istiyorum ruhumu, yalnız başıma kalmamak istiyorum. Olmuyor.
Tam paylaşacak oluyorum, bir anda en değerli şeyim oluveriyor. "Benim o, sadece benim" deyip sarılıyorum ruhuma. Sonra gidiyorlar işte. Bu sefer yeniden başlıyor "sıkıldım" deyişlerim.
Şu son dönemlerde biraz biraz paylaştım ruhumu. Galiba alıştım da paylaşmaya, tabi hepsini değil. Bazen diyorum paylaş gitsin hepsini, sonra diyorum ki "dur"
Paylaştıkların gidince ne yapacaksın? Zor günler için her zaman bir köşede küçük bir ruh parçamdan bırakıyorum. Yeniden beni büyütsün, yeniden büyüsün diye.
Güvenemedim, inanamadım henüz, hepsini vermeye.
Düşüyorsun oğlum, korkuyorsun. Hem de nasıl korkmak biliyor musun?
Böyle cennet bahçesinde dolaşırken, yanında en sevdiklerin. Bir anda karanlık düşüyor, yanındaki insanlar yok oluyor. Bağırıyorsun, çığlık çığlığa koşmak istiyorsun. Öyle bir korkmak ki, koşamıyorsun, kaçamıyorsun bile. O kadar karanlık. O kadar soğuk ve sessiz. Bir anda oluyor ya bir de, panikliyorsun. Cesaret bulursan koşarsın. Panikten koşarken oradan oraya çarparsın. Karanlıktan daha karanlığa gidersin. Çeker böyle seni içine.
Korktum amına koyayım. Korkmaktan korkuyorum. Düşmek istemiyorum, düştüm. Tekrar olsun istemiyorum. Hayatımı monotonlaştırsa da, çekilmez bir hale getirse de, istemiyorum. Korkmak o kadar korkutucu, varın siz düşünün.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Huzursuz

İyi geceler sayın şişmanseverler.
Hepinizi çok özlediğimi bilmenizi isterim. Birkaç gündür sessizliğimi koruyorum. Siz neler yaptınız bilmiyorum ama ben birazcık bir şeyler yaptım.
Kendime yaşanacak yeni bir ev buldum mesela. Aaaayyy görmeniz lazım teraslı falan yani. O terasta bol bol sigara içeceğime size söz veriyorum. Anasını bile sikerim yani. Hemen kürtlüğümü konuşturup oraya halı sereceğim. Güneş almazsa orada bile uyurum şu mevsimde.
Ha bi de tatile gittim. Kuzenlerimle 10 yıldır falan hayalini kurduğumuz ege kıyılarını gezme planımız vardı. Bu planın bayrama denk gelmesi pek hoş olmadı ama yine de çok güzeldi. "Neredeyse" çoğu kıyıyı gezdik. Aq memleketinde kim var kim yok ege sahillerine kaçmış. Sizden nefret ediyorum aq köylüleri nefret. Manası yok bu kadar kalabalığın. Ya adamlar o güzelim sahile kuş türü arabalarıyla gelmişler ya. Hadi geliyorsun da o arabanı ATV sanıp niye sahile getiriyorsun. Suya kadar arabayı sokmuşlar. DENİZE HAVLU SERMİŞ AMINA KODUKLARIM. Bak düşünün koskoca kıyı, adım atacak yer yok. Gerçekten adım bile atılmıyor, denizin içinden yürüdük gideceğimiz yere. Kumda yer kalmadığı için denize sermişler havlularını. Gerçekten nefretlik bir halk. Adamlar çorumdan bayram tatiline gelmiş mesela. O kadar yer var ve sen tatile tee çorumdan akyakaya mı geliyorsun? Ne güzel bu memur tayfa groupon kovalayıp antalyaya kaçıyordu, hepimiz rahat ediyorduk. İnstagramın da allah belasını versin, hep oradan gördüler ege sahillerini. Bundan 7-8 yıl önce bi bodrumu biliyorlardı, onu da magazinde görüyorlardı. İbrahim Tatlıses'in evi, Demet Akalın'ın tatil keyfi, Seren Serengil bodrum gecelerinde falan. Başka bir yerden haberleri yoktu. Bakın ben gerçekten çok sinirledim. Eşek yüküyle para verdiğimiz tatilde doğru düzgün denize giremedik, doğru düzgün içemedik. Bütün mekanlar sokaklara taşmıştı kalabalıktan. Küçücük, mis gibi huzurlu kasaba taksimin sokaklarından halliceydi.
Ne olursa olsun, çok eğlendim. Sadece daha büyük beklentilerle gitmiştim. Bu kadar kalabalık olacağını düşünmüyordum. Bütün tatil boyunca kuzenimin kolunu tutup "beni tutma dicle, uracam oni" diye gezdim. Çünkü sürekli saçma sapan bir şeyler yapan, ya da sadece nefes alan birilerine takılıyordum ve ondan hemen nefret ediyordum. Kalabalıktan gerçekten nefret ediyorum.
Küçükken biz de çok giderdik plaja falan günübirlik, aklıma onlar geldi insanlara bu kadar laf söylerken. Kendimden de birazcık nefret ettim. Bana ne ya niye herkes muğlaya gelmiş?
Adam aydında yaşıyor, arabasıyla kalkmış muğlada çadır yapıyor. Yav ne alakası var, aydında da kamp alanı var, bir sürü sahil kasabası var, koskoca kuşadası var, neden muğla anlatsana biraz? Kim ne derse desin, ben bu halktan bir kere daha nefret ettim. Beleş her yeri ölümüne kullanmaları sinirimi bozuyor artık.
Hiç mi gülmeyeceğiz? Tabi ki güleceğiz. Güzel şeyler de oldu.
Bilenler bilir, sahil kasabalarında bütün marina tekne turlarının stantlarıyla doludur. Burası da tabi ki öyleydi. Gece güzelce hazırlanıp dışarı çıktık. O kadar yürüdük, o kadar yürüdük ki anlatamam size. O kadar yürüdük yani. Düzenli olarak dönüp duruyoruz aynı yerlerde. Göt kadar kasabada bir sürü mekan var, hiç biri boş değil. En son yine marinada bulduk kendimizi, bi sigara molası verelim diye. Boş bir standın önünde durduk ve sigara içerken google maps'ten yolu ayarlamaya çalışıyorduk. Fazla yürümenin ve kalabalığın verdiği sinirle standın içine girdim. Sonra kendimi tekne turu satmaya çalışırken buldum. Kuzenim baktı oyun oynuyorum gelip "nerelere gidiyorsunuz"dedi. Ben de dönüp "sedir ve kleopatra adalarına gidiyoruz."dedim. Bu arada ikisi aynı şey, ama kuzenim bilmiyormuş gibi yapıyor. Ciddi ciddi insanlar da beni dinliyor. Hikaye aynen şu:
"Tekne turlarımız var, size huzurlu ve müziksiz bir tur sunuyoruz. Sedir ve kleopatra adalarına gidiyoruz. Diğer turlardan farkımız adaların 4 bir yanına ayrı ayrı gitmemiz. her tarafta bir buçuk saat mola veriyoruz. Siz de adanın 4 bir yanını görmüş oluyorsunuz."
Kuzenim "peki bu kleopatra adasının özelliği nedir" dedi.
"Şöyle ki biliyorsunuz ki kleopatra firavunun karısı. Onun için bir sürü savaşlar olmuş. Kleopatra dünya güzeli, hafif balık etli bir kadın. Bütün dünya balık etli bir kadın için savaşmış yani. Bu arada kleopatra da muşlu birine varmış. Adaya girip çıkarken yıkanıyorsunuz çünkü bir kum tanesinin bile alınması yasak, adaya ayak bastı parası alınıyor."
Ben bunları anlatırken dudağımda kıpkırmızı bir ruj, elimde sigara var, bayağı böyle standa yaslanmış bağıra bağıra anlatıyorum.
"Tekne turlarımız vaaar, şimdiden parasını veriyorsunuz, sabah burada bekliyorsunuz sizi alıyoruz." Gerçekten biri para verseydi parasını alabilirdim.
Standın ilerisinde bi dondurmacı var, bir grup orta yaşlı alemci de dondurma falan alıyordu. Ben böyle anlatırken aralarından beyaz gömlekli, krem kaprili, kel ve ellili yaşlarında bir adam standa geldi. "Bir şey sorabilir miyim size?" dedi.
"Buyurun efendim" dedim. Adam standın beş metre ilerisinde bağırarak konuşuyor. "Bu tekne turları neden müziksiz ya, ben müzikli tekne turu istiyorum" dedi. Bende "genelde aileler katıldığı için müziksiz oluyor." dedim. "Ya bana ne ben ailelerin olmadığı böyle oldukça müzikli ve huzursuz bir tekne turu istiyorum, içkiler, müzikler kadınlar, eğlenceler falan"
Bende dönüp "ay onu burada bulamazsınız ki, görüyorsunuz her yer aile, bizim şirkette zaten yok ama buradan da çıkmaz öyle alemci tekne turu" dedim.
Adam bana düzenli olarak huzursuz tekne turu istediğini söylüyor ve bende düzenli olarak durduğum standa bok atıyorum huzurlu ve müziksiz olduğu için. Bir ara heyecandan öldüm amına koyayım, adamla konuşurken etraf bayağı kalabalık oldu, sorular falan soruyorlar. Bi şey çaktırmamak için uğraşıyorum ama yetişemiyorum. Kafadan 20 kişi durmuş beni dinliyor. Bunlar tura katılmaya kalksa siki tutcam. İsim falan yazdıracaklar, sabaha gümleyecekler. Sonradan beni gördüklerinde utancımdan ölecem.
Ben bunları düşünürken adam hala benimle huzursuz tekne turu hakkında konuşuyor. Kırmızı rujlu sigara falan olunca kafasında farkı bir şey canlandı, beni orospu sandı heralde, turu ben yapıyormuşum gibi huzursuz tekne turuna ikna etmeye çalışıyor. Yav amca ben öylesine duruyorum burada, benim olsa dükkan senin. Neyin ikna etme çabası bu. Karılar kızlar müzik falan, serdar ortaç sandı kendini. Turu yeterince bokladıktan sonra çantamı alıp arkamı dönüp gittim. O kalabalık ne yaptı bilmiyorum. Siz salak mısınız amına koyayım? Gelmişler benim kleopatranın muşluya vardığı hikayemi dinliyorlar. Bizim kızlar hariç biri de demedi ki sedir adasıyla kleopatra adası aynı şey diye. Boş beleş tekne turu kaktıracaktım onlara. Yemin ederim kültür fakiri bu millet. Sonra sürekli dolandırılmaktan beynimizi sikiyorlar. Ben dolandırıcı olsam ben de dolandırırdım. Biraz uğraşsam kendi elleriyle bana para vereceklerdi. Hikaye yalan, ben yalan, hala bilgi al sen. Allahın geri zekalısı.
Tatilim uzun araba yolculuklarıyla devam ederken sivrisinek yüzünden alerji oldum. Balkonda otururken bacağımı kaşıdım, bir baktım bir sürü kan ve ölü bir sivrisinek. Allah belamı versin sivrisinek şişkoydu. Kara sinek kadardı, ele geliyordu amın oğlu. O kanda benim kanımdı muhtemelen. Orospu çocuğu 2 tüp kanımı almış farklı farklı yerlerden. Kaşınmaktan zaten öldüm, sürekli kaşınan yerlere kolonya döküp sigara yaklaştırdım kaşınmasın diye. Sabah uyandığımda bir baktım, kolumda başka bir kol çıkmış. O kadar şişmişti yani. Ay bi de annem teyzeme gitmişti tatil için, bende babamdan izin aldım anneme söylemedim tatile gittiğimi. Bi de o öğrendi gittiğimi, iyice mum diktik yani. Sinirimi bir kenara atıp sürekli güldüm ama, sürekli. Hayalimizi gerçekleştirdik, -zor da olsa- ne olursa olsun mutlu olmam gerekiyordu ve mutluydum da.
Son olarak şunları söylemek istiyorum.Allah bu halkın belasını versin, sivrisinekler helak olsun. TUTMA BENİ DİCLE URACAM ONLARİ.

16 Haziran 2016 Perşembe

Kezolinda

Selam sayın şişmanseverler.
Çooook uzun zamandır yazamadım hiç. Allah sizi inandırsın hiç vaktim olmadı. Bazılarınızın şu an "yaw he heee" dediğini duyar gibiyim. Olmadı işte vaktim yarrağım, seni ikna etmeye mi uğraşayım şimdi burada? En son yazdığımdan şu ana kadar neler yaptığımı teker teker anlatayım mı? Kız aslında iyi fikir he, bana da malzeme çıkar.
Yuh be, en son 25 kasımda yazmışım. O zamandan bu zamana var ya, milyonlarca şey değişti.
İnsanların asla değişmeyeceğine inanıyorum. Çünkü asla değişmezler. Bana istediğiniz kadar değişen kişiler gösterin yine inanmam. Ya "rol yapıyor" ya da "üüüeef istisnadır beee" derim. İNANDIRMAZSIN.
Neyse biz goygoy yapalım. Sizinle felsefe falan yapamayacak kadar yorgunum çünkü. Sizi temin ederim ki, 25 kasımdan bu yana 3 yıl yaşlanmışımdır.
O zamandan bu zamana, 1 döl ipek böceği yetiştirdim mesela, galiba bu yılki hayatımda yaptığım en güzel ve temiz şey oydu.
Kendimle alakalı bir takım problemleri çözmeye başladım. Önceden sadece çözmeye çalışıyordum, çözüm yolu arıyordum. Şimdi; yavaş yavaş çözülüyor her şey.
Tek temennim; şu an olduğu gibi, problemlerimi çözerken yenilerinin eklenmemesi.
Geçmem gereken bir sınıf, kazanmam gereken bir miktar para var. Bunları yapabilmek için iyi olmalıyım, iyi olacağım.
Ay ben size şu an söz vermiş gibi oldum ama lütfen öyle olmasın. Size söz vermek filan istemiyorum. Hiç sevmiyorum ben söz vermeyi.
Bu arada hala kız kurusuyum. Büyük evde kaldım, öyle böyle evde kalmadım yani. Kalmam dedim yine kaldım. Şiir gibi evde kaldım. Yemin ederim bi koca bulamadım. Evdeki üçlüde kurudum kaldım. Yıllarım gitti aq kanepesinde. Hayatım Ferhat Göçer şarkıları gibi oldu. Umudumu kaybetmememin tek sebebi Ömür Gedik olmamam.
Şu an bu satırları yazarken Deniz Seki dinliyorum ve aşkın kötü bir şey olduğunu içimden tekrar ediyorum. Aşk yakar amına koyayım, mapushaneye düşürür. Aşık olmayın lütfen, aşık olan şerefsizdir.
Bu arada hala zayıflayamadım. Yakında giriş cümlesini "selam sayın obezseverler" diye değiştircem.
Hayatımdaki radikal kararlardan sizlere bahsetmek isterdim ama kıskanırsınız diye şimdilik bahsetmiyorum. Yaptıktan sonra uzun uzun anlatırım zaten.
Bakın aramızda kalsın belki bu yaz Londra'ya giderim. Ay oradan kendime ingiliz aksanlı kaslı bi manitoş bulurmuşummmm.
Sanki ben o manitoşu bulunca ne olacak. Kezolinda bir kişi olduğum için hemen evlenmek isterim. Bir kürt ve ingilizin evlenmesi de ne bileyim ya. İngiliz ırkına mensup küçük kürtçükler olur evde. İlk adı Isabel ikinci adı Rojda. Kaşları siyah saçları sarı olur kızçelerimin.
Ay ben ciddi ciddi hayal ettim yani. Aileler de anlaşır, çünkü sadece bakışacaklar. Bence ben bir İngiliz bulayım, bizimkilerden olmayacak çünkü. Bekle bekle iflahım sikildi. Şu genç yaşımda bana teyze dendi, abla dendi, evli misin dendi. Bunların hepsi sizin yüzünüzden yiğidolar. Neden beni sevmediniz, neden gelip babamdan istemediniz.
Son olarak, iri yarı beyler beni ekleyebilir. Öptüm.